• +90 532 612 92 46
  • info@ozelhastane.web.tr

Makaleler

ÖZEL SEKTÖRÜN YENİ GÖZDESİ : SAĞLIK 

Bu günkü konumuzun amacını iki sebebe dayandırarak izah etmek istiyorum.
1.      Kamuda çalışanların özel sektördeki “sağlık” hakkında bilgilenmesini sağlamak,
2.       Çeşitli nedenlerle özel sağlık kuruluşlarında çalışma kararı alanların veya alacakların
kulaklarına ufak küpeler takmak.
Yeni gözde SAĞLIK, nasıl olmuş da gözde olmuş önce ona bakalım. Son beş yılda
(1993-1997) özel hastane sayısında %37,9 oranında artış olmuş, yatak sayısı da %87,2
oranında artmıştır. Yani 49 hastane açılmış,3865 yatak hizmete sokulmuştur. Bu da açılan
hastanelerin ortalama yatak sayısının 79 olduğunu göstermektedir ki boyut olarak hiç de
küçümsenecek rakam değildir.
286 kişiye 1 yatak düşen ülkemizde 23 milyon kişinin hiçbir sağlık güvencesi yoktur. 41
milyon kişi ise kamu güvencesinde ancak bu güvence;
•         Acil hastalara bile 6 ay sonrasına gün veriyor,
• Kuyruklar uzun,
• İmkanları kısıtlı,
• Varlığı yokluğundan beter.

Ortada büyük bir hizmet talebi var. Özel sağlık cazibesinin kamçılanması burada
başlıyor. Özel hastaneler, kamu kesimiyle kıyaslanmayacak kadar kaliteli hizmet verince
insanımız özel hastaneye yönünü çeviriyor.
Daha cazip olsun diye bir de teşvik mevzuatımız var ki  (%100 yatırım indirimi,
gümrük ve fon muafiyeti ile KDV desteği) durum daha da iştah kabartıyor. Yatırımcılar bu
cazibeleri görünce, yönlerini özel sağlığa çeviriyorlar. Gereken para çok değil. Yatak başına
200.000 $ yetiyor. Peki devlet parayı özel sağlığa bolca veriyor mu? Hayır. Tüm teşviklerin
sadece %2,4’ü özel sağlığa ait.

41 milyon kişinin sözde güvencesini üzülerek söylerken, özel sağlıkta sunulan kaliteli
hizmeti doğuran çarpıcı bir tablo sunmak istiyorum. Kamu hastanelerinde yatak doluluk oranı
%51’dir. Bu hastanelere ne zaman başvursanız yer yok cevabı alırsınız. Bu acı gerçek her
zaman aklımızda olsun. Tüm dünya ülkeleri özel sağlık hizmetini pahalı bulduğu için
kaldırma çabasında iken biz devlet imkanlarının yarısını saklayarak yatakların %51’ini dolu
gösteriyoruz. Diğer bir deyişle işimizi yarım yapıyoruz.  Siz yarının yöneticileri, lütfen bu
yatakları hizmete sunmak için elinizden geleni yapın.
Konu yönetime kadar geldiğinden biraz derine inelim isterseniz. Dünyada en karmaşık
yöneticilik şüphesiz HASTANE YÖNETİCİLİĞİDİR. Amerika ve İngiltere bu konuda modern bir
örnektir. Amerika’da Üniversite tahsili sonunda kolejlerde hastane yönetimi mastırı yapılır.
Sonra hastanelere stajyer olarak atanırlar. Küçük hastaneden büyüğe doğru ilerleme devam
eder. Önce yardımcılığa sonra da yöneticiliğe atanırlar.

HASTANE; Mütevelli heyetin kararları ile yönetilir. Bu heyette:
•         Halktan
• Kamu görevlisinden
• Meslek mensuplarından
• Hastane personelinden seçilmiş kişiler bulunur. www.ozelhastane.web.tr

YÖNETİCİ; Bu heyetin almış olduğu karaların uygulayıcısıdır.
Hastanede hizmeti hastada birleştirme esastır. Burada görülüyor ki, en ağır yük ve
hizmetin temeli yönetime dayanmaktadır. Bu ağır yükü kaldırmak için biz de Amerika’yı
örnek alarak, 1963 yılında “SAĞLIK  İDARESİ YÜKSEK OKULU” ismiyle “HASTANE
İDARECİSİ” yetiştiren bir okul açmışız. Ancak karşılığını alamamışız. Nedeni malum;
Türkiye’deki demokrasinin ve hukuk devletinin tam oturmamışlığı. Siyasi baskılara boyun
eğmek ve taviz vermek alışkanlığından vazgeçilmediği için insan sağlığı oyuncak haline
getirildi.
Sağlık  İdaresi Yüksek okulu mezunu varken, yerine HEKİM vererek sistemi altüst
etmişiz.

HEKİM;
1.      Tıbbi gelişmeleri takip etsin,
2.      Kendini geliştirsin,
3.      Zamanını tıbba ayırsın, evinin ihtiyaçlarını bile görmesin derken,

BAKIYORUZ Kİ HEKİM;
1.      Hastaneye alınan patatesin veya soğanın hesabını sorarken görülüyor.
2.       İktisat ve  İşletmecilik tahsili ile hiçbir ilgisi yokken Satın Alma Komisyon Başkanlığı
yaparken görülüyor.
3.      Kendi aldığı maaşın hesaplama yöntemini bilmezken, hastanedeki bütün personelin maaşına
imza atarken görülüyor.

Halbuki bütün bunlar için 4 yıl Üniversite tahsili gören yöneticilerimiz var. Ama ne yazık ki
Türkiye’nin politize olmuşluğu, her  şeyden taviz verdiği gibi bu sahada da etkisini
göstermiştir. Hatta politik gücü olan lise mezunları, meslek okulu mezunları, imam hatip lisesi
mezunları ,

HASTANE MÜDÜRLÜĞÜ GİBİ;
•         İHTİMAM İSTEYEN,
•         MESULİYET TAŞIYAN,
•         MÜKEMMEL BİR OTEL VE RESTOURANT İŞLETMECİLİĞİ TAHSİLİ İSTEYEN,
•          SOSYAL AKTİVİTESİ YÜKSEK HASTANE MÜDÜRLÜĞÜ GÖREVİNE,
SİYASİLERCE YETKİSİZ KİŞİLERİN TAYİNİ YAPILMAKTADIR.
YÖNETİCİ;  kelimenin özünden de anlaşıldığı gibi “YÖNETEN – GÜCÜ ELİNDE
BULUNDURAN ve KULLANABİLEN” demektir.
Küçücük sopayı eline her alanın orkestrayı yönetebileceğini, her makam masasına
oturanın o görevi tam olarak yapabileceğini zannetmek bizim en zayıf tarafımızdır.
ŞAHSİ KANAATİME GÖRE HASTANE YÖNETİMİ KESİNLİKLE BİR HEKİME AİT
OLMAMALIDIR.
18 yılımı verdiğim sağlık sektörünün son 11 yılını özel hastanecilik alanında geçirdim.
Örnek olması açısından anlatıyorum; Bir hekim hayatının en güzel 6 yılını üniversite
sıralarında, 4 yılını ihtisas eğitimi için hocalarının gölgesinde, 2 yılını askerlik ve mecburi
hizmette geçirir. 35 yaşına geldiğinde hayat onun için yeni ve sıfırdan başlamaktadır. Bundan
sonra geldiği görevde hastalarına hizmet etmenin yanı sıra, kendini ve ailesini de kurtarmayı
düşünür. Pek çoğu “BU HASTANE NASIL YÖNETİLİYOR, BU ÇARK NASIL
DÖNÜYOR” diye düşünmez. 11 yıldır çalıştığım hastanenin laboratuarına veya
çamaşırhanesine bir kez olsun girmemiş pek çok hekim tanımaktayım. www.ozelhastane.web.tr

GELMEK İSTEDİĞİM NOKTA ŞUDUR;
HEKİMLERİN TIBBİ KONULARDAKİ FİKİRLERİNİ ALARAK HASTANE
KURMAK VE YÖNETMEK PROFESYONEL YÖNETİCİLERİN İŞİDİR.
Kamu hastanelerinde durumun ne olduğu değerli hocalarımız tarafından
anlatılmaktadır. Ben özel hastanede durum nasıldır, ona değinmek istiyorum.
Eldeki verilere göre (1998)  İstanbul ilinde 140 adet özel hastane mevcuttur.
Yönetimde görevli kaç Sağlık  İdaresi mezunu vardır?. En tepede belki de hiç yoktur. Çok
parası olan demir tüccarı veya emlakçi hastane açarsa ve başına da sağlıkla ilgili hiç eğitimi
olmayan oğlunu koyarsa size orada iş yok demektir.
Mesul Müdür (Başhekim) kanuni düzenlemesi gibi düzenlemeler olmadıkça ve
hastane sahipleri “İŞE UYGUN ADAM” prensibine sahip çıkmadıkça soruna çözüm
getiremeyiz. Sizlerin yapmanız veya yapmamanız gereken şeyler yok mu?. Var tabi;
1.      Mezun olmak demek, en tepeye talip olmak demek değildir.
2.      Her şeyi bildiğinizi iddia etmeyin. Hiç okumamışların köy kahvesinde hükümet kurup, bakan
azletmelerine benzer duruma düşersiniz.
3.      Mektebi asli kıtadır. Asıl okul gideceğiniz hastanelerdir.
4.      Özel sektör acımasızdır. Yarım sayfalık beyaz kağıt ve elinize tutuşturulacak bir miktar para
ile size her an yeni görevinizde başarılar dileyebilirler.
5.      Güçlü olmayı prensip haline getirin. Güçlülük bilgi ile elde edilir. Sağlık ile ilgili her türlü
kanun ve Mevzuatı çok iyi bilin.
6.      Herkese saygılı olun. Üstleriniz, astlarınız, hastalarınız ve onların refakatçileri dahil herkes
saygıya layıktır. Saygı gösterirseniz – saygı görürsünüz. Kimlere hangi mesafede olacağınızı
iyi hesaplayın.
7.      İşyerinizi hiçbir yerde kötülemeyin. Kötü yerde çalışıyor olmak size yakışmaz.
8.       Ayrılmak zorunda kalsanız bile iyi intibalarla ayrılın. Sizin referansınız ayrıldığınız
işyerinizdir.

Organizasyondaki yeriniz neresi olursa olsun ilişkide olacağınız kişiler;
•         HER YAŞ GURUBUNDAN
•         HER TAHSİL GURUBUNDAN
•          HER MESLEKTEN VE PEK NADİR KURULUŞTA GÖRÜLEBİLEN KOZMOPOLİT
YAPI İÇİNDE BULACAKSINIZ KENDİNİZİ.
Bu karmaşık yapıda görev, yetki ve sorumlulukların kesin hatlarla belirlenmediğini düşünün!
Her şey birbirine girer. Bu nedenle mutlaka teşkilatlanmak gerekir.

BUNUN SAĞLAYACAĞI FAYDALAR ŞUNLARDIR;
1.      Üst ve astlar arasındaki ilişkiler açıklık kazanır.
2.      Personelin kimden emir alacağı, kime emir vereceği belirlenir.
3.      Sorumlu kişileri bulmak kolaylaşır.
4.      Görev, yetki ve sorumluluklar netleşir.

HASTANE YÖNETİCİSİ; Hastane yöneticisi kitaplarda şöyle tarif edilir.
HASTANE KAYNAKLARININ EN  İYİ ŞEKİLDE KULLANILMASINI PLANLAYAN,
FAALİYETLERİ KOORDİNE EDEN VE HİZMETLER  İÇİN GEREKLİ OLAN
GİRDİLERİ KONTROLÜ ALTINDA BULUNDURAN KİŞİDİR.
Özel hastanelerde bu tarife uymak mümkün değildir. Özellikle mali konular tamamen
patron kontrolünde işlem görür. Bu aynı zamanda sizin için önemli bir muafiyettir. Satın alma gibi  şaibeli konulardan uzak olmanız bir avantajdır. Patronun veya bir temsilcisinin bu
konularda sizi göğüslemesi işlerinizi çok kolaylaştıracaktır.
Geriye kalan en önemli konu; OTORİTE GÖSTEREBİLME YETENEĞİDİR.

OTORİTE; Yasal yetki demek değildir.

OTORİTE; Hastanede çalışan personele iş yaptırabilme yeteneğidir.
Bir teşkilatta, emri verenin emri; emre muhatap olan kişi tarafından kabul edildi mi
otorite mevcut demektir. Bunun için bir takım özelliklere sahip olmak gerekir.

YÖNETİCİNİN ÖZELLİKLERİ
1.      UYGUN BİR EĞİTİM VE TECRÜBE SAHİBİ OLMALI,
2.      PERSONELİ İYİ TANIMALI,
3.      PERSONEL – İŞLETME ARASINDAKİ İLİŞKİLERİ İYİ BİLMELİ,
4.      KİŞİLİĞİ İLE İYİ BİR ÖRNEK OLMALI,
5.      TEFERRUATA BOĞULMAMALI,
6.      YARDIMCILARLA SIK SIK TOPLANMALI, ONLARDAN RAPOR ALMALI,
7. PERSONELDE BİRLİK, BERABERLİK VE FEDAKARLIK RUHUNU HAKİM
KILMALI,
8.      İYİ BİR ÖDÜL VE CEZALANDIRMASİSTEMİ KURMALI,
9.      İYİ BİR ÖĞRETMEN, MÜŞFİK BİR BABA, OTORİTER BİR AMİR OLMALI,
10.  KARARLARA AST VE ÜSTLERİN KATILIMINI SAĞLAMALIDIR.
YÖNETİCİ:
PERSONELİNİ,
•         ANLAMALI
• DİNLEMELİ
•         GÖRÜŞLERİNİ ALMALI
•         DEĞERLENDİRMELİDİR.

YÖNETİCİ;
KENDİ GÖRÜŞ VE PROGRAMLARINI PERSONELİNE ANLATMAK EĞİLİMİNDE
OLMALIDIR.
PERSONEL:
GENELLİKLE YÖNETİCİLERİN GÖRÜŞ VE DUYGULARINI  PAYLAŞMAK VE
ONUN PARALELİNDE OLMAK EĞİLİMİNDEDİR.
Otoritenin yasal yetki olmadığını söylemiştik. Pekala, yetki nedir? Biraz da ondan söz edelim.
YETKİ:
BAŞKALARINA KUMANDA ETME, BAŞKALARINI HAREKETE GEÇİRME
KUDRETİ VEYA HAKKIDIR.
Yetki sahibinin tespit edilmiş olan amaçlara erişmek için, gereken işlerin yapılmasını
başkalarından talep etme hakkı, yönetimde yetki olarak düşünülmektedir.
YETKİ:
KARAR  ALMAK VE KARARLARIN UYGULANMASINI SAĞLAMAK ANLAMINA
DA GELİR.
YETKİ DEVRİ:
BİR YÖNETİCİ VEYA TEŞKİLAT ÜNİTESİNİN, BİR BAŞKA YÖNETİCİ VEYA
TEŞKİLAT ÜNİTESİNE BELİRLİ GÖREVLERİ YAPABİLMESİ İÇİN YETKİ
VERMESİDİR.
YETKİ DEVRİ İLE;
YÖNETİCİNİN ÇALIŞMA ALANI GENİŞLER. ÇÜNKÜ, YETKİ DEVRİ OLMAZSA,
ÇALIŞMA, KİŞİNİN BİZZAT YAPABİLECEKLERİ İLE SINIRLANMIŞ OLUR.
YETKİ DEVRİ; DEVREDENİN YETKİDEN VAZGEÇMESİ VEYA BAŞKALARINA BIRAKMASI
DEMEK DEĞİLDİR.

YETKİ DEVRİNDE KURALLAR;
1.      Sınır ve derecesi belirtilmelidir.
2. İşin yapıldığı birimde çalışan en yakın kademeye devredilmelidir.
3.      Yetki veren kişi, işin yapılmasında denetleme sorumluluğunu üzerine almalıdır.
4.      Yetki, sorumlulukla orantılı olmalıdır.
5. Yetki çatışmasından kaçınılmalıdır. Hiçbir memur birden çok amire bağlı olmamalıdır.
6.       Yetki verilen kişilerin bu yetkileri kullanmaya yetenekli olup-olmadıkları göz önünde
tutulmalıdır.
Her uygulamada olduğu gibi, bizim uygulamamızda da sorunlarımız var tabi. Şimdi çok özet
halinde bunlara değinelim.

UYGULAMA VE SORUNLAR
1.       Organizasyon açısından sorunlar; Hastanelerde  şu anda mevcut olan teşkilat yapılarına
bakacak olursak (çoğunda yok bile) Başhekimliğe bağlı ünitelerin sayısının 29 gibi çok büyük
rakama eriştiği görülmektedir. Bu kadar çok ünitenin bir kişi tarafından etkinlikle yönetilmesi
mümkün değildir. Kaldı ki organizasyon bilimi, bir kişinin yönetebileceği ast sayısının en çok
5 – 7 kişi olabileceğini ortaya çıkarmıştır.
2.      Kadro eksikliğinden ve mevcut kadroların etkili bir şekilde kullanılmamasından kaynaklanan
sorunlar.
3.      Kanun, Tüzük ve yönetmeliklerden doğan sorunlar.
4.      Yönetim sorunları
•         Ast – Üst ilişkilerinde belirsizlikler: Görevliler tam olarak kime bağlı olduklarını bilmiyorlar.
Örnek; Diyetisyen-mutfak personeli
•         Kadro yeri ile çalışma yeri farklı olanlardan netice almak genellikle zor olmaktadır.
TÜM TEDBİRLERİ ALSANIZ, SORUNLARA ÇÖZÜM BULSANIZ
BİLE HİÇ BİR ŞEY TAMAM OLMAYACAKTIR.
HELE;
•        ELİNİZLE TUTMUYORSANIZ,
•        GÖZÜNÜZLE GÖRMÜYORSANIZ,
• KULAĞINIZLA DUYMUYORSANIZ,
MUTLAKA EKSİKTİR.
O HALDE;
DENETLEME GÖREVİNİ ARALIKSIZ SÜRDÜRMEK ŞARTTIR
Atila TURAN

Öğretim Görevlisi
Marmara Üniversitesi
Sağlık Eğitim Fakültesi  www.ozelhastane.web.tr
www.ozelhastane.web.tr

ÖZEL SEKTÖRÜN YENİ GÖZDESİ : SAĞLIK
Bu günkü konumuzun amacını iki sebebe dayandırarak izah etmek istiyorum.
1.      Kamuda çalışanların özel sektördeki “sağlık” hakkında bilgilenmesini sağlamak,
2.       Çeşitli nedenlerle özel sağlık kuruluşlarında çalışma kararı alanların veya alacakların
kulaklarına ufak küpeler takmak.
Yeni gözde SAĞLIK, nasıl olmuş da gözde olmuş önce ona bakalım. Son beş yılda
(1993-1997) özel hastane sayısında %37,9 oranında artış olmuş, yatak sayısı da %87,2
oranında artmıştır. Yani 49 hastane açılmış,3865 yatak hizmete sokulmuştur. Bu da açılan
hastanelerin ortalama yatak sayısının 79 olduğunu göstermektedir ki boyut olarak hiç de
küçümsenecek rakam değildir.
286 kişiye 1 yatak düşen ülkemizde 23 milyon kişinin hiçbir sağlık güvencesi yoktur. 41
milyon kişi ise kamu güvencesinde ancak bu güvence;
•         Acil hastalara bile 6 ay sonrasına gün veriyor,
• Kuyruklar uzun,
• İmkanları kısıtlı,
• Varlığı yokluğundan beter.
Ortada büyük bir hizmet talebi var. Özel sağlık cazibesinin kamçılanması burada
başlıyor. Özel hastaneler, kamu kesimiyle kıyaslanmayacak kadar kaliteli hizmet verince
insanımız özel hastaneye yönünü çeviriyor.
Daha cazip olsun diye bir de teşvik mevzuatımız var ki  (%100 yatırım indirimi,
gümrük ve fon muafiyeti ile KDV desteği) durum daha da iştah kabartıyor. Yatırımcılar bu
cazibeleri görünce, yönlerini özel sağlığa çeviriyorlar. Gereken para çok değil. Yatak başına
200.000 $ yetiyor. Peki devlet parayı özel sağlığa bolca veriyor mu? Hayır. Tüm teşviklerin
sadece %2,4’ü özel sağlığa ait.
41 milyon kişinin sözde güvencesini üzülerek söylerken, özel sağlıkta sunulan kaliteli
hizmeti doğuran çarpıcı bir tablo sunmak istiyorum. Kamu hastanelerinde yatak doluluk oranı
%51’dir. Bu hastanelere ne zaman başvursanız yer yok cevabı alırsınız. Bu acı gerçek her
zaman aklımızda olsun. Tüm dünya ülkeleri özel sağlık hizmetini pahalı bulduğu için
kaldırma çabasında iken biz devlet imkanlarının yarısını saklayarak yatakların %51’ini dolu
gösteriyoruz. Diğer bir deyişle işimizi yarım yapıyoruz.  Siz yarının yöneticileri, lütfen bu
yatakları hizmete sunmak için elinizden geleni yapın.
Konu yönetime kadar geldiğinden biraz derine inelim isterseniz. Dünyada en karmaşık
yöneticilik şüphesiz HASTANE YÖNETİCİLİĞİDİR. Amerika ve İngiltere bu konuda modern bir
örnektir. Amerika’da Üniversite tahsili sonunda kolejlerde hastane yönetimi mastırı yapılır.
Sonra hastanelere stajyer olarak atanırlar. Küçük hastaneden büyüğe doğru ilerleme devam
eder. Önce yardımcılığa sonra da yöneticiliğe atanırlar.
HASTANE; Mütevelli heyetin kararları ile yönetilir. Bu heyette:
•         Halktan
• Kamu görevlisinden
• Meslek mensuplarından
• Hastane personelinden seçilmiş kişiler bulunur. www.ozelhastane.web.tr
www.ozelhastane.web.tr
YÖNETİCİ; Bu heyetin almış olduğu karaların uygulayıcısıdır.
Hastanede hizmeti hastada birleştirme esastır. Burada görülüyor ki, en ağır yük ve
hizmetin temeli yönetime dayanmaktadır. Bu ağır yükü kaldırmak için biz de Amerika’yı
örnek alarak, 1963 yılında “SAĞLIK  İDARESİ YÜKSEK OKULU” ismiyle “HASTANE
İDARECİSİ” yetiştiren bir okul açmışız. Ancak karşılığını alamamışız. Nedeni malum;
Türkiye’deki demokrasinin ve hukuk devletinin tam oturmamışlığı. Siyasi baskılara boyun
eğmek ve taviz vermek alışkanlığından vazgeçilmediği için insan sağlığı oyuncak haline
getirildi.
Sağlık  İdaresi Yüksek okulu mezunu varken, yerine HEKİM vererek sistemi altüst
etmişiz.

HEKİM;
1.      Tıbbi gelişmeleri takip etsin,
2.      Kendini geliştirsin,
3.      Zamanını tıbba ayırsın, evinin ihtiyaçlarını bile görmesin derken,

BAKIYORUZ Kİ HEKİM;
1.      Hastaneye alınan patatesin veya soğanın hesabını sorarken görülüyor.
2.       İktisat ve  İşletmecilik tahsili ile hiçbir ilgisi yokken Satın Alma Komisyon Başkanlığı
yaparken görülüyor.
3.      Kendi aldığı maaşın hesaplama yöntemini bilmezken, hastanedeki bütün personelin maaşına
imza atarken görülüyor.
Halbuki bütün bunlar için 4 yıl Üniversite tahsili gören yöneticilerimiz var. Ama ne yazık ki
Türkiye’nin politize olmuşluğu, her  şeyden taviz verdiği gibi bu sahada da etkisini
göstermiştir. Hatta politik gücü olan lise mezunları, meslek okulu mezunları, imam hatip lisesi
mezunları ,

HASTANE MÜDÜRLÜĞÜ GİBİ;
•         İHTİMAM İSTEYEN,
•         MESULİYET TAŞIYAN,
•         MÜKEMMEL BİR OTEL VE RESTOURANT İŞLETMECİLİĞİ TAHSİLİ İSTEYEN,
•          SOSYAL AKTİVİTESİ YÜKSEK HASTANE MÜDÜRLÜĞÜ GÖREVİNE,
SİYASİLERCE YETKİSİZ KİŞİLERİN TAYİNİ YAPILMAKTADIR.
YÖNETİCİ;  kelimenin özünden de anlaşıldığı gibi “YÖNETEN – GÜCÜ ELİNDE
BULUNDURAN ve KULLANABİLEN” demektir.
Küçücük sopayı eline her alanın orkestrayı yönetebileceğini, her makam masasına
oturanın o görevi tam olarak yapabileceğini zannetmek bizim en zayıf tarafımızdır.
ŞAHSİ KANAATİME GÖRE HASTANE YÖNETİMİ KESİNLİKLE BİR HEKİME AİT
OLMAMALIDIR.
18 yılımı verdiğim sağlık sektörünün son 11 yılını özel hastanecilik alanında geçirdim.
Örnek olması açısından anlatıyorum; Bir hekim hayatının en güzel 6 yılını üniversite
sıralarında, 4 yılını ihtisas eğitimi için hocalarının gölgesinde, 2 yılını askerlik ve mecburi
hizmette geçirir. 35 yaşına geldiğinde hayat onun için yeni ve sıfırdan başlamaktadır. Bundan
sonra geldiği görevde hastalarına hizmet etmenin yanı sıra, kendini ve ailesini de kurtarmayı
düşünür. Pek çoğu “BU HASTANE NASIL YÖNETİLİYOR, BU ÇARK NASIL
DÖNÜYOR” diye düşünmez. 11 yıldır çalıştığım hastanenin laboratuarına veya
çamaşırhanesine bir kez olsun girmemiş pek çok hekim tanımaktayım. www.ozelhastane.web.tr
www.ozelhastane.web.tr

GELMEK İSTEDİĞİM NOKTA ŞUDUR;
HEKİMLERİN TIBBİ KONULARDAKİ FİKİRLERİNİ ALARAK HASTANE
KURMAK VE YÖNETMEK PROFESYONEL YÖNETİCİLERİN İŞİDİR.
Kamu hastanelerinde durumun ne olduğu değerli hocalarımız tarafından
anlatılmaktadır. Ben özel hastanede durum nasıldır, ona değinmek istiyorum.
Eldeki verilere göre (1998)  İstanbul ilinde 140 adet özel hastane mevcuttur.
Yönetimde görevli kaç Sağlık  İdaresi mezunu vardır?. En tepede belki de hiç yoktur. Çok
parası olan demir tüccarı veya emlakçi hastane açarsa ve başına da sağlıkla ilgili hiç eğitimi
olmayan oğlunu koyarsa size orada iş yok demektir.
Mesul Müdür (Başhekim) kanuni düzenlemesi gibi düzenlemeler olmadıkça ve
hastane sahipleri “İŞE UYGUN ADAM” prensibine sahip çıkmadıkça soruna çözüm
getiremeyiz. Sizlerin yapmanız veya yapmamanız gereken şeyler yok mu?. Var tabi;
1.      Mezun olmak demek, en tepeye talip olmak demek değildir.
2.      Her şeyi bildiğinizi iddia etmeyin. Hiç okumamışların köy kahvesinde hükümet kurup, bakan
azletmelerine benzer duruma düşersiniz.
3.      Mektebi asli kıtadır. Asıl okul gideceğiniz hastanelerdir.
4.      Özel sektör acımasızdır. Yarım sayfalık beyaz kağıt ve elinize tutuşturulacak bir miktar para
ile size her an yeni görevinizde başarılar dileyebilirler.
5.      Güçlü olmayı prensip haline getirin. Güçlülük bilgi ile elde edilir. Sağlık ile ilgili her türlü
kanun ve Mevzuatı çok iyi bilin.
6.      Herkese saygılı olun. Üstleriniz, astlarınız, hastalarınız ve onların refakatçileri dahil herkes
saygıya layıktır. Saygı gösterirseniz – saygı görürsünüz. Kimlere hangi mesafede olacağınızı
iyi hesaplayın.
7.      İşyerinizi hiçbir yerde kötülemeyin. Kötü yerde çalışıyor olmak size yakışmaz.
8.       Ayrılmak zorunda kalsanız bile iyi intibalarla ayrılın. Sizin referansınız ayrıldığınız
işyerinizdir.
Organizasyondaki yeriniz neresi olursa olsun ilişkide olacağınız kişiler;
•         HER YAŞ GURUBUNDAN
•         HER TAHSİL GURUBUNDAN
•          HER MESLEKTEN VE PEK NADİR KURULUŞTA GÖRÜLEBİLEN KOZMOPOLİT
YAPI İÇİNDE BULACAKSINIZ KENDİNİZİ.
Bu karmaşık yapıda görev, yetki ve sorumlulukların kesin hatlarla belirlenmediğini düşünün!
Her şey birbirine girer. Bu nedenle mutlaka teşkilatlanmak gerekir.
BUNUN SAĞLAYACAĞI FAYDALAR ŞUNLARDIR;
1.      Üst ve astlar arasındaki ilişkiler açıklık kazanır.
2.      Personelin kimden emir alacağı, kime emir vereceği belirlenir.
3.      Sorumlu kişileri bulmak kolaylaşır.
4.      Görev, yetki ve sorumluluklar netleşir.
HASTANE YÖNETİCİSİ; Hastane yöneticisi kitaplarda şöyle tarif edilir.
HASTANE KAYNAKLARININ EN  İYİ ŞEKİLDE KULLANILMASINI PLANLAYAN,
FAALİYETLERİ KOORDİNE EDEN VE HİZMETLER  İÇİN GEREKLİ OLAN
GİRDİLERİ KONTROLÜ ALTINDA BULUNDURAN KİŞİDİR.
Özel hastanelerde bu tarife uymak mümkün değildir. Özellikle mali konular tamamen
patron kontrolünde işlem görür. Bu aynı zamanda sizin için önemli bir muafiyettir. Satın alma www.ozelhastane.web.tr
www.ozelhastane.web.tr
gibi  şaibeli konulardan uzak olmanız bir avantajdır. Patronun veya bir temsilcisinin bu
konularda sizi göğüslemesi işlerinizi çok kolaylaştıracaktır.
Geriye kalan en önemli konu; OTORİTE GÖSTEREBİLME YETENEĞİDİR.
OTORİTE; Yasal yetki demek değildir.
OTORİTE; Hastanede çalışan personele iş yaptırabilme yeteneğidir.
Bir teşkilatta, emri verenin emri; emre muhatap olan kişi tarafından kabul edildi mi
otorite mevcut demektir. Bunun için bir takım özelliklere sahip olmak gerekir.

YÖNETİCİNİN ÖZELLİKLERİ
1.      UYGUN BİR EĞİTİM VE TECRÜBE SAHİBİ OLMALI,
2.      PERSONELİ İYİ TANIMALI,
3.      PERSONEL – İŞLETME ARASINDAKİ İLİŞKİLERİ İYİ BİLMELİ,
4.      KİŞİLİĞİ İLE İYİ BİR ÖRNEK OLMALI,
5.      TEFERRUATA BOĞULMAMALI,
6.      YARDIMCILARLA SIK SIK TOPLANMALI, ONLARDAN RAPOR ALMALI,
7. PERSONELDE BİRLİK, BERABERLİK VE FEDAKARLIK RUHUNU HAKİM
KILMALI,
8.      İYİ BİR ÖDÜL VE CEZALANDIRMASİSTEMİ KURMALI,

SAĞLIK KURUMLARI MİMARİSİ

SAĞLIK KURUMLARI MİMARİSİ

Marmara Üniversitesi Sağlık Eğitim Fakültesinde bir konferansla başlayan tadına doyum olmaz “ Öğretim Görevlisi” hayatım devam ederken YÖK tarafından konan “Sağlık Kurumları Mimarisi” dersi için yönetimin bir mimar aradığını duymuştum. Cümlenin sonundaki mimar ifadesi belli ki bu dersin bir mimar tarafından verilmesini öneriyordu. Ancak teklif yapılan mimarlar bu dersi haklı olarak vermek istemediler. Çünkü bu derste hastanenin iç düzeni anlatılacaktı. Hangi ünite hangi katta ve hangi odanın yanında ve de hangi odaların yakınında olmalıydı konuları anlatılacaktı. Bunun için de hastane hayatını yaşamış ve konusuna hakim biri anlatmalıydı konuyu. En önemlisi de hastaneleri ilgilendiren kanun ve yönetmelikleri çok iyi bilmeli idi. Ülkemizde bu branşta eğitim verilmediği için haklı olarak mimarlarımız konunun uzağında kalmayı tercih ediyorlardı. Sözün kısası; mimardan vazgeçildi.
Bölüm Başkanı Doç. Dr. Haydar Sur bana gelerek dersi benim anlatmamı istedi. Mimar olmamak bir sorun yaratmaz deyince teklifi kabul ettim.
Her derse gelişimde anlatacağım konuları içeren ders notlarının fotokopilerini de öğrenci sayısı kadar çoğaltıp getiriyordum. Yıl sonunda bu ders notları bir kitap yazacak kadar olmuştu.
Bu fakültede ders vermek gerçekten tadına doyum olmaz bir olaydı. Bütün Öğretim Üyelerinin oda kapıları sonuna kadar açıktı. Öğrencinin öğretim görevlisine ulaşamaması diye bir olay yoktu. Daha da önemlisi siz dersi verdikten sonra öğrenciler sınıfı terk etmiyor, yönetimden bir görevliyi bekliyorlar ve onun dağıtacağı anket sorularına öğrencinin vereceği cevaplarla öğretim görevlisine not veriliyordu.
Bu özel görevi Bodrum Universal Hospital’ın inşası için bırakmak zorunda kaldım.